Hiç
şüphesiz ki Kuran-ı Kerim evrenseldir ve bütün zamana hitap eder. Ancak bazı
insanlar bazı husular da o zamanın şartları oyleydi demektedir. Özelliklede dört
kadınla evlilik hususunda bunu sık duyarız.
İslam dini Arabistan Yarımadasına yayıldığı sırada bir kısım cahiliye
adetleri de bütün tesirleriyle hükmünü icra ediyordu. İslamiyet bunlardan
bazılarını tamamen kaldırıyor, bazılarını mutedil hale getiriyordu. Bunlardan
birisi de Cahiliye dönemindeki sınırsız kadınla evlenme meselesi idi. İslamiyet
gelmeden önce Arap Yarımadasında erkekler, sayı tahdidi olmaksızın, istedikleri
kadar kadınla evlenebilirlerdi.
İşte Kur'an-ı Kerim bu cahiliye adetine bir sınırlama getirdi. Azami
olarak dörde kadar evlenebileceğini açıkladı. Cenab-ı Hak “Eğer hanımlarınız
arasında adaleti yerine getiremeyeceğinizden korkarsanız, sadece bir tane ile
yetinin.” buyurdu.(1)
Buna göre, birden fazla evliliği Kur'an tesis etmedi. Ancak daha önce
sınırsız olan adedi sınırlandırdı. Mesela Giylan ismindeki Sahabi Müslüman
olduğu zaman on hanımla evli idi. İslamiyeti kabul ettiğinde dörtten fazlasını
boşadı.
İslamiyet her ne kadar birçok kadınla evlenmeye müsaade etmişse de, bir
tek kadınla evlenmeyi esas olarak kabul etmiştir. Birden fazlasına müsaade
“ahlaki ve sosyal zaruretler” haline tahsis edilmiştir. Bu durumda kadınlar
arasında adaletin şart olduğu açıklanırken ruhi temayüllerde eşit davranmanın
pek mümkün olmadığına dikkati çekilmiştir: “Ne kadar isteseniz kadınlar arasında
adaletli davramaya güç yetiremezsiniz” (2)
Cenab-ı Hak bir ayette adaleti emrederken, diğer ayette de insanların
hanımları arasında adaleti gerçek manada gerçekleştiremeyeceklerini açıklaması,
birden fazla kadınla zaruret olmaksızın evlenmemeye işaret içindir.
Tarihin her devrinde milletler arasında ortaya çıkan kanlı savaşların
acımasız tesiriyle erkek nüfusu azalıp, kadın nüfusu bir kaç misli artar. Böyle
bir durumda bir erkeğin bir kaç kadını koruması bir vazife olur. Türkiye,
Birinci Dünya, Almanya da İkinci Dünya Savaşından sonra bunu yaşamıştır.
Almanya'da İkinci Dünya Savaşından sonra kadınların sayısı erkeklerin üç katı
kadardı. Alman milleti şiddetli bir sosyal dengesizlik tehlikesiyle yüz yüzeydi.
Çünkü kadınların hemen hemen üçte ikisi çaresizlik ve kimsesizlik içinde
bulunuyordu. Böylece Almanya hükümeti bir erkeğin birden fazla kadınla
evlenmesine imkan tanımak zorunda kalıyordu. Bir Alman Profesör, Alman kadının
kurtulması için İslamın bu ruhsatını kabul etmekten başka çare olmadığını
ısrarla belirtiyordu.
Almanya'nın İkinci Dünya Savaşı sonundaki durumunda olduğu gibi şayet bir
topluma bir erkeğe karşı üç kadın bulunsa, problemin halledilmesi için üç durum
söz konusu olur:
1. Her erkek bir kadınla evlenecek ve her üç kadından ikisi aile hayatını,
çocuk sevgisini, annelik şefkatini tadamayacaktır.
2. Her erkek bir kadınla evlenecek ve diğer kadınlarla gayr-ı meşru
münasebetler kuracak; kadın bu durumda yine aile hayatını, annelik şefkatini ve
çocuk sevgisini tadamayacaktır.
3. Bir erkek birkaç kadınla evlenecek, meşru daire dahilinde aralarında
adalet prensiplerine riayet ederek haysiyet ve şereflerini koruyacak, vicdani
rahatsızlıktan kurtaracaktır. Toplum da cinsiyet ve nesep karmaşasından
kurtulmuş olacaktır.
Akl-ı selim sahibi her insan üçüncü şıkkı kabul eder. Çünkü insan fıtratı
bunu gerektirir.
İslamın dörde kadar kadınla evlenmeyi bir ruhsat olarak göstermesinin
insan fıtratına, akla ve hikmete uygun olduğunu açıklayan Bediüzzaman şöyle
diyor:
“Dörde kadar taaddüd-ü zevcat, tabiata, akla, hikmete muvafık olmakla
beraber, şeriat bir taneden dörde çıkarmamış, belki sekizden dörde indirmiştir.
Bahusus taaddütte öyle şerait [şartlar> koymuştur ki, ona müraat etmekle
[uymakla> hiçbir mazarrata müeddi olmaz (hiçbir zarara sebep olmaz). Bazı
noktada şer olsa da ehven-i şerdir. Ehven-i şer ise bir adalet-i izafiyedir.
Heyhat! Alemin her halinde hayr-ı mahz olamaz.” (3)
Kaynaklar:
1. Nisa Suresi,3
2. Nisa Suresi,129
3. Münazarat,69
Kaynak: Mehmed Paksu Çağın Getirdiği Sorular
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet Editör